Finansal piyasalarda ve borsalarda yatırım yapan yatırımcıların temel amacı istikrarlı ve yüksek kazanç sağlamaktır.
Fakat neredeyse yok denebilecek kadar az sayıdaki yatırımcı bunu başarabiliyor.
Belirli bir probleme çözüm üretebilmek için öncelikle sorunun nereden kaynaklandığını çok iyi tespit etmek gerekir.
Bir hastanın hastalığına teşhis konulmadan tedavisinin yapılmasının mümkün olamayacağı gibi yatırımcıların borsalarda işlem yaparken düştükleri hataları anlamadan
da sorunlarına çözüm üretmek mümkün değildir.
Öyleyse öncelikle yatırımcıların borsalarda alım-satım kararlarını nasıl verdiklerini ve nerelerde
sorunlarla karşılaştıklarını inceleyelim.
Ardından sistemli yatırımın ne olduğuna ve bize neler kazandırdığına
değinelim.
Heryerde teknolojiyi kullanıyoruz. Peki ya borsalarda?
Günümüz insanı hayatın her alanında teknolojiyi sonuna kadar kullanıyor. Fakat mesele parasını yönetmeye ve borsalarda işlem yapmaya gelince maalesef teknolojiden
neredeyse hiç faydalanmıyor veya yeterince faydalanmıyor. Az sayıdaki profesyonel yatırımcı meselenin farkında olsa da hala büyük yatırımcı kitleleri finansal piyasalarda alım-satım kararı vermenin,
bilimin ve teknolojinin çalışma alanlarından biri olabileceğini farkedebilmiş değil.
Oysa geçmiş verileri analiz etmek, istatistiksel sonuçlar
çıkarmak, ileri yazılım teknolojileri ile modellemeler yapmak ve
robot programlar geliştirmek pekâla en başta yazılım teknolojileri
olmak üzere birçok bilim ve teknoloji alanının konusu olabilir.
Paranız söylentilere emanet edilemeyecek kadar değerlidir
Günümüzde büyük yatırımcı kitlelerinin alım-satım yaparken en çok
kullandıkları yöntem
hala söylentiler ve dedikodulardır.
Şu hisse şuraya kadar çıkacakmış, VİOP şu fiyattan dönecekmiş,
döviz düşecekmiş vs. Hergün binlerce yatırımcı eşten-dosttan,
sağdan-soldan, bu forumdan-şu forumdan gelecek tüyoları
bekliyor. İki kişi fısıldaşarak konuşuyor olsa veya bir forumda
birkaç kişi belirli bir hissenin yükseleceğinden bahsediyor olsa
hemen o konuşmaya dikkat kesiliyor yatırımcı. Bu, insanoğlunun
doğasında var.
Oysa o konuşanlar kimdir? Ne kadar ehil kişierdir? Daha önceki
söyledikleri ne kadar gerçekleşmiştir? Aynı kişi veya kişilerin
daha önceki tüyoları hakkında istatistikler mevcut mudur? Acaba
söylentisini yaydıkları ve ellerinde bulundurdukları hisseyi
birilerine pazarlamaya mı çalışmaktadırlar? Tüm bu yorumları
yaparken bilgi kaynakları nedir?
Tüm bu sorulara tatminkar cevaplar bulmadan bu türden söylenti
ve dedikodulara paranızı emanet etmeniz pek akıllıca bir davranış
olmayacaktır.
Zaman zaman söylentilerin ve dedikoduların tesadüfen doğru
çıktığı olsa bile şu unutulmamalıdır ki zaten herhangi bir
ürünün yükselme veya düşme ihtimali teorik olarak %50'dir. Ürün
ya yükselecek ya da düşecektir. Belirli bir başarının tesadüf
olmadığını anlamanın yolu onlarca, yüzlerce hatta binlerce kez
denemek ve başarının istikrarlı bir şekilde devam ettiğini
tespit etmektir. Bu yüzden istatistiğe dayalı olarak
geliştirilmiş ve uzun süre denenip sonuçları ortaya konulmuş
olan sistemlerden yararlanmak son derece önem taşımaktadır. Oysa
söylentiler, tüyolar ve dedikodular dünü olmayan, sürekliliği
bulunmayan, geçmişi belirsiz bilgi kaynaklarıdır.
Borsa ve piyasa yorumları
Hergün televizyonlarda ve internet sitelerinde yüzlere şahıs
piyasalar hakkında yorumlarda bulunuyor. Birçok yatırımcı da bu
yorumlardan bir sonuç çıkararak para kazanmaya çalışıyor. Bu
yorumların çok büyük bir kısmının iyi niyetle yapılmış yorumlar
olduklarını kabul etsek bile yorumlara göre piyasada pozisyon
alma konusunda işin doğasından kaynaklanan çok ciddi sıkıntılar
mevcuttur.
Temel sorunlardan biri yorumların birbiriyle çelişmesidir.
Birçok uzman aynı gün içerisinde birbiriyle taban tabana zıt
öngörülerde bulunabiliyorlar. Bazıları piyasanın yükseleceğini
düşünürken bazıları düşeceğini düşünüyor. Bu durum doğal olarak
yatırımcıların kafasının karışmasına neden oluyor.
Yorumcular konusunda diğer bir sorun ise yorumların iki yönlü
yapılması ve kesinlik arzetmemesidir. Örneğin şu tarzda
yorumlara pek çok yatırımcı defalarca şahit olmuştur. "Eğer
enflasyon verileri iyi gelirse endeks 80000'lere yükselebilir.
Fakat bununla birlikte yurtdışı piyasalardaki tedirginlik
nedeniyle risk iştahı azalabilir ve piyasada sert düşüşler
görülebilir". Bu ifadenin anlamı şudur: Piyasa düşebilir
de çıkabilir de. Bu ve benzeri yorumlardan sağlıklı ve para kazanılabilir
sonuç çıkartmak neredeyse imkansızdır.
Diğer taraftan piyasalarda trade etmek yani bizzat alım-satım
yapmak ile yorum yaparak öngörülerde bulunmak birbirinden
tamamen farklı şeylerdir. Örneğin şu anda bist100 endeksinin
90000 olacağı yorumunda bulunsak bu yorumumuz nerdeyse %100
doğru bir yorumdur ve er ya da geç bu yorum haklı çıkacaktır.
Ancak bu ay mı, bu sene mi, yoksa 10 sene sonra mı. İşte asıl
sorun buradadır. Aslında yorum doğru bir yorumdur ve kesinlikle
haklı çıkacaktır. Evet birgün bist100 endeksi 90000 olacaktır.
Ancak ne zaman olacağı belli değildir. Peki bu durumda yatırımcı ne
yapacaktır? Normal şartlarda yükseliş olacağı için alım yapması
gerekir. Ancak bu yorumun doğru çıkması için belki de 10 yıl
gerekebilecektir. Bir yoruma bakıp alım yapıp 10 yıl beklemek ne
kadar mantıklı bir yatırım olabilir? Ayrıca endeks belki birgün
90000 olacaktır ancak nereye kadar düştükten sonra 90000'e
yükselecektir. Bu konu da son derece önemlidir. Eğer önce
25000'e düşecek ve ardından 90000'e yükselecekse bunun hiçbir
anlamı yoktur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur.
Endeksin 90000 olacağı yorumu yanlış değildir. Doğruluğu neredeyse kesindir.
Ancak bu yorumun içinde zaman kavramı ve risk hesabı
bulunmamaktadır. Zaman kavramı yoktur çünkü fiyatın 90000'e ne
zaman çıkacağı belirtilmemiştir. Risk belirsizdir çünkü biz
90000 fiyatını beklerken piyasa daha da düşerse nereye kadar ve
nasıl sabredilecektir. İşte tüm bunlar yorum yapmak ile piyasada
trade etmek arasında çok ciddi farklar olduğunu ve yorumlar
doğru olsa bile içerisinde zaman ve risk bilgilerini içermedikçe
hiçbir anlam ifade etmediklerini açıkça göstermektedir. Ayrıca
yorumun doğru çıkmama ihtimali de vardır. Bu durumda ise tam bir
felaket yaşanacaktır. Belki de yatırımcı uzun süre bekledikten
sonra pozisyonu çok büyük zararlarla kapatmak durumuyla karşı
karşıya kalacaktır.
Robot programlarımız bünyelerindeki kesin algoritmalarla işlem
yaparlar ve belirli bir işlemde asla sınırsız ve belirsiz risk almazlar. Piyasa
koşullarına göre hareket ederler. Gelecek hakkında spekülasyon
ve yorum yapmak yerine piyasadaki en gerçek şey olan fiyatları
analiz ederler. Alım yaptıktan sonra şartlar değişirse
belirli bir düşüşten sonra riskin daha fazla büyümesine izin
vermemek için satışa geçebilirler. Benzer şekilde alım
yapıldıktan sonra piyasa yukarı devam ederse mümkün mertebe
pozisyonda tutmaya çalışarak trendlerden maksimum kazancın elde
edilmesini amaçlarlar. Çok uzun vadeli öngörülerde bulunmak
yerine piyasa koşullarına bağlı olarak çalışırlar ve piyasa ile
inatlaşmazlar.
Borsa yorumcularının bir kısmı düzenli olarak günlük yorumlar
yayınlamaktadırlar. Fakat bu yorumlardaki sıkıntı da yorumların
karlılığının düşük olması ve aynı zamanda geçmişte yapılmış olan
yorumlardan elde edilmiş olan kazançların çetelesinin
tutulmuyor olmasıdır. Yorumcu yorumunu yapar ve gider. Yorumdan
medet uman yatırımcı ise piyasa ile ve pozisyonu ile başbaşa
kalır. Ayrıca yorumcunun kendisi dahil hiçkimse yapılan
yorumların ne kadar kazandırdığının farkında değildir. Zaten
genellikle yorumların veriminin takip edilmesi de oldukça
güçtür. Çünkü yukarıda da bahsedildiği gibi yorumlar genellikle
muğlak, iki yöne de yorumlanabilen belirsizliklerle dolu
subjektif ifadelerdir.
Bu sitede tanıtılan otomatik robot programlarının performansları
yıllardır takip edilmektedir. Kâr grafikleri, işlem sayıları,
tam olarak hangi fiyattan alım satımların gerçekleştiği gibi bilgiler titizlikle tutulmakta ve talep eden yatırımcılarla
paylaşılmaktadır. Yüksek kârlılıkları objektif verilerle sabittir ve
karlılıkları yıllardır devam etmektedir. Bazı işlemleri zararla
neticelense bile karlı işlemlerden elde edilen kazançlar çok
daha büyük olduğundan toplamda ciddi miktarda karlar elde
edebilmişlerdir. Bunun neticesinde de bugüne kadar toplam kar grafiği ufak
dalgalanmalarla birlikte uzun vadede daima yukarı olabilmiştir.
Yatırımcının en büyük düşmanı yine kendisidir
Borsa yatırımcılarının alım ya da satım kararı vermelerinde en
etkili unsurlardan biri de yatırımlarına yön verirken
yaşadıkları duygulardır. Yatırımcılar hırsları ile korkuları
arasında çok ciddi bocalamalar yaşarlar. Düz
mantıkla çalışan insan beyni kaotik bir yapıda olan
borsalarda ve diğer finans piyasalarında çaresiz kalır ve
yatırımcıyı büyük felaketlere sürükleyebilir.
Piyasaları takip eden yatırımcılar hergün çok sayıdaki bilgi,
haber ve yorumun bombardımanı altındadır. Borsa şirket
haberleri, bilançolar, endeks yorumları, uzman görüşleri,
ekonomik veriler, büyüme verileri, enflasyon verileri, teknik
analizler, merkez bankalarının kararları, açıklanması
beklenen veriler vs. Üstelik bu bilgiler çoğu zaman birbiriyle
çelişirler. Yani bazıları piyasaların veya işlem yapılan ürünün
yükseleceğini düşündürürken bazıları düşeceğini düşündürür.
İnsan beyninin bu kadar yoğun ve çelişkili bilgi bombardımanı
ile başedebilmesi genellikle mümkün olmaz. Bu yüzden
yatırımcılar genellikle ani bir dürtü ile alım ya da satım
kararı verirler. Oysa otomatik alım satım programlarımız tüm
hesaplamaları otomatik olarak yaparlar. Birçok veriyi aynı anda ve
çok hızlı bir şekilde analiz edip sonuca ulaşabilirler.
Dolayısıyla sistemli yatırımda karar mekanizmasına kaos değil
düzen hakim olur. Üstelik sinyal programlarımız bu hesaplamaları
yaparken piyasadaki en gerçek şey olan fiyat verilerinden
hareket ederler ve bu nedenle afaki, belirsiz ve hayali hiçbir
unsur içermezler.
Piyasalardaki veri, haber ve bilgi bombardımanı altındaki
yatırımcılar ani ve dürtüsel olarak alım yaptıktan sonra yine
beyinlerinin ve duygularının kendilerine kurmuş olduğu
tuzaklarla yüzyüze kalırlar. Yatırımcıların en büyük
sorunlarından biri alım yaptıktan sonra hırslarına yenik düşerek
nerede satış yapacaklarını sağlıklı bir yolla
belirleyememeleridir. Genellikle çok kısa vadede çok büyük
kazanç hedefi ile alım yaparlar. Bunun sonucu olarak alım
yapıldıktan sonra piyasa düşmeye başlasa bile sağlıklı bir
noktadan satış yapılamaz, yani stoploss uygulanamaz. Böylece
realiteden kopuş başlar. Şu destekten dönecek, şu noktayı
kırmaz, zaten şu indikatör yükselişe işaret ediyor diye
düşünülürken piyasa düşmeye devam eder ve bunun neticesinde de
zararlar çok büyük boyutlara ulaşabilir. Yatırımcı para
kaybetmesi nedeniyle üzgün olsa da yanlış tahmin yaptığını
kabullenemez. O hala piyasanın yükseleceğine ve alım yapmış
olduğu ürünün de beklediği fiyatlara geleceğine inanmaya devam
eder. Fakat gelişmeler hiç de yatırımcının beklediği gibi olmaz
ve zararlar hergün katlandıkça katlanır. Hikaye oldukça klasik. Hergün binlerce
yatırımcı bu problemleri yaşıyor. Oysa Borsa ve VİOB için
geliştirmiş olduğumuz otomatik robot programlarımız AL işlemi
yaptıktan sonra piyasa koşulları değişirse SAT işlemi yapmaktan
çekinmezler. Asla piyasanın yönü hakkında inançları ve
saplantıları yoktur. Asla gurur yapmazlar ve haklı çıkmak
arzusuyla gerçekleri görmezden gelmezler.
Yatırımcıların düşmanı olan bir diğer duygu ise korkudur.
Yatırımcı alım yaptıktan sonra piyasa beklendiği gibi yukarı
gitmeye devam etse bile ufak bir düzeltmede bile yatırımcı satış
yapma dürtüsüyle karşı karşıya kalabilir. Belki de çok büyük bir
trend başlamıştır fakat yatırımcı erkenden satış yaptığı için bu
büyük trendden faydalanamaz. Yatırımcıyı satış yapmaya iten
neden genellikle gerçekçi bir neden değildir. Genellikle ani bir
dürtü ve korku ile satış kararı verilir. Yatırımcının elinde
sağlıklı bir istatistik bulunmadığı için genellikle ne zaman
kârını cebe indirmesi gerektiğini ve ne zaman trendde beklemesi
gerektiğini belirleyemez. Geliştirmiş olduğumuz VİOP ve borsa
robot programlarımız birçok istatistiksel çalışmayla
belirlenmiş olan kuralların ve formüllerin sonucuna göre trendin
sona erip ermediğine karar verirler ve hesaplamalar
neticesinde trendin devam ettiği tespit edildiği müddetçe
AL durumunda beklerler. Yani trendlerden
sonuna kadar faydalanmaya çalışırlar.
Piyasalarda yatırım yapan yatırımcıların yaşadıkları bir diğer
duygu ise açılan pozisyona aşık olma duygusudur. Büyük hırs ve
inançlarla açılmış olan pozisyona duyulan güven ve beklenti o
kadar büyük boyutlara ulaşabilir ki artık yatırımcı piyasaya
karşı tarafsızlığını yitirir. Bu aşamadan sonra psikolojide
"algıda seçicilik" adı verilen bir durum oluşur. Yatırımcı artık
pozisyonunu destekleyen haber, yorum ve bilgilere çok fazla önem
verirken pozisyonunun tersi yöne işaret eden haber ve bilgilere
kulak asmaz olur. İşin kötü tarafı bu mekanizma beyin tarafından
otomatik olarak çalıştırılır ve yatırımcı çoğu zaman beynindeki
bu aldatmacanın
farkında bile olmaz. Artık gerçeklerden kopuş başlamıştır.
Gerçeklerden kopuşun bedeli ise çoğu zaman çok ağır olur. Eğer
yatırımcının tahmini doğru çıkmadıysa zararlar çok ciddi
miktarlara ulaşabilir. Otomatik robot programlarımız
piyasaların yönü hakkında hiçbir inanca sahip değillerdir. Onlar
için yükselişle düşüş birbirinden farksız iki gerçeklik ve iki
ihtimaldir. Düşüşlere de yükselişlere de tarafsızdırlar. Onlar
yalnızca verileri analiz ederler ve verilerden çıkardıkları
sonuca göre işlem yaparlar. Belirli bir algoritmaya göre
çalışan bilgisayar programı oldukları için piyasaya tarafsız
gözle bakabilirler ve verilere dayalı gerçeklerden hiçbir zaman
kopmazlar.
Teknik Analiz ama nasıl?
Piyasalar hakkında öngörüde bulunurken kullanılan en yaygın yöntemlerden
biri de teknik analiz yöntemidir. Teknik analiz yöntemi özetle
"tarih tekerrürden ibarettir" düşüncesine dayanır. Yani teknik
analizde, geçmişte
oluşan hareketlerin benzerlerinin gelecekte de tekrar edeceği
düşünülür. Teknik analizde geçmiş veriler ve fiyat hareketleri
analiz edilip bu analize dayalı olarak gelecekle ilgili
tahminlerde bulunulur.
Teknik analizi diğer yaklaşımlardan ayıran en büyük özellik
sadece veriye dayalı olmasıdır. Bu yönüyle piyasa gerçekliğine
en yakın yaklaşımın teknik analiz yaklaşımı olduğu söylenebilir. Fakat
bununla birlikte bugün dünyada binlerce teknik indikatör veya
teknik analiz yaklaşımı mevcuttur. Bu karmaşa ise yatırımcıların
bocalamalarına ve kendi içerisinde tutarlı sağlam bir yol
tutamamalarına neden olabilmektedir.
Teknik analiz yaklaşımında temelde iki tür analiz yöntemi
kullanılır. Grafik analizi ve indikatör analizi.
Grafik analizinde tahminde bulunulmak istenen hisse senedi veya
ürünün fiyat grafiği kullanılır. Fiyat grafiği üzerinde destek
çizgileri, direnç çizgileri ve trend çizgileri gibi çizgiler
çizilerek ileride fiyatların nerelere kadar düşebileceği veya
nerelere kadar yükselebileceği tahmin edilmeye çalışılır. Trend
çizgileri kullanılarak, devam eden trendin kırılıp kırılmadığı
veya en uygun alım veya satım noktasınının hangi fiyatlar
olabileceği kestirilmeye çalışılır.
Grafik analizi ile piyasalar hakkında öngörüde bulunmak çok
yaygın olarak kullanılan bir yöntem olsa da maalesef çok sayıda
belirsizliklerle doludur. Grafik analizi yaparken kullanılan en
basit ve en kesin sonuç verdiğine inanılan araçlardan birini
yani destek/direnç çizgilerini ele alalım. Fiyatların daha önce
yükselip belirli bir seviyeyi yukarı kıramayıp dönüş yaptığı
seviyeler direnç seviyeleri olarak belirlenir ve bu seviyeye
yatay bir çizgi çizilir. Benzer şekilde Fiyatların aşağı
giderken daha fazla aşağı gidemeyerek yukarı döndüğü seviyeye
ise destek seviyesi denir ve bu seviyeye de yine yatay bir çizgi
çizilerek destek seviyesi belirlenmiş olur. Genel kabul şu
şekildedir: Fiyatlar daha önceki dirençlerden dönme veya o
seviyelerde dirençle karşılaşma eğilimindedirler. Eğer direnç
seviyesinden dönülmeyip bu seviye yukarı kırılırsa piyasanın
yüselişini sürdüreceğine inanılır. Benzer durum destek seviyeleri için de
geçerlidir. Aslında kural çok basittir. Fiyat geçmişte
nerelerden döndü ise o seviyeler destek ve direnç oluşturacaktır
ve bu seviyelerin kırılıp kırılmadığına bakılarak piyasada
pozisyon alınacaktır. Ancak sıra bu bilgiye göre piyasada işlem
yapmaya gelince meselenin hiç de göründüğü kadar açık ve net
olmadığı anlaşılır. Cevaplanması gereken birçok soru
vardır. Bu soruların en başında direnç seviyesinin kırıldığına
nasıl karar verileceği sorusu gelir. Fiyatın direnç seviyesini
geçmesiyle birlikte hemen direncin kırıldığına mı
hükmedilecektir yoksa kırıldıktan sonra belirli bir sürenin
geçmesi mi beklenecektir? Eğer belirli bir süre beklenecekse bu
süre ne kadar olmalıdır ve en ideal süre nasıl tespit
edilecektir? Sorular bunlarla da sınırlı değildir. Direncin kırıldığına karar verirken fiyat direnç seviyesini
geçtikten sonra bir müddet beklemek yerine acaba fiyatın direnci
kırdıktan sonra belli bir miktar yukarı gitmesi mi
beklenmelidir? Eğer bu yol seçilecekse fiyatın direnci ne kadar
geçmesi beklenmelidir? En ideal değer nedir ve bu değer neye
göre ve nasıl belirlenecektir? Sorular hala devam eder. Acaba
direncin kırıldığına karar vermek için direnç seviyesinin
üstünde günlük kapanış olması mı beklenmelidir? Eğer bu yol
seçilecekse kaç gün direncin üstünde kapanış beklenmelidir?
İdeal gün sayısı nedir? Direncin kırıldığına
hükmedildikten sonra alım yapılınca fiyat yeniden direncin
altına düşerse ne yapılacaktır? Nereye kadar pozisyonda kalmaya
devam edilecektir? vs vs.
Görüldüğü gibi en basit grafik analiz yöntemi olan direnç ve
destek analizi bile bu kadar çok sayıda belirsizlik ve karmaşayı
bünyesinde barındırabiliyor. İkili dip, ikili tepe,
omuz-baş-omuz, üçgen formasyon, bayrak formasyonu gibi daha
karmaşık grafik analiz yöntemlerindeki karmaşa ve belirsizliğin
çok daha fazla olacağı aşikârdır.Yukarıda sıralanan ihtimallerin
her biri ve belirlenen değerlerin her biri için tek tek geriye
doğru analizler yapılıp en doğru yolun ve yöntemin ne olduğuna
karar verilmesi gerekir ki bu karmaşa ve belirsizliğe son
verilebilsin. Bu araştırma yapılmadıkça, uygulanan yolun veya
seçilen değerlerin bize gelecekte ne getirebileceğini doğru
tahmin etmek imkansız olacaktır. Bu tür bir analizin
yapılması çok ciddi bir çalışma ve çoğu zaman da uzmanlık
gerektirdiği için yatırımcıların çok büyük bir çoğunluğu bunu
başaramaz ve belirsizlikler içinde kaybolup gider. Bir gün bir
yöntemi uygularken ertesi gün başka bir yöntemi uygular.
Uygulayacağı yöntem ve değerler o günkü psikolojisine ve belki
de pozisyonunun durumuna göre değişiklik gösterir. Bunun
sonucunda da disiplinli, kararlı ve başarısı ölçülebilir
yöntemler kullanılmamış olur ve felaketin kapısı aralanır.
Teknik analiz yaklaşımında kullanılan bir diğer analiz yöntemi
ise indikatörlerle analizdir. İndikatörler geçmiş fiyatlar
üzerinde tanımlı fonksiyonlardır. İndikatörlerin durumuna
bakılarak piyasanın yönü tahmin edilmeye çalışılır. Bugün
dünyada binlerce indikatör mevcuttur. İndikatörlerle tahminde
bulunmaya çalışmak da yine birçok belirsizlik ve karmaşayla
doludur. Hangi indikatörler kullanılmalıdır? Hangi indikatör
kullanılırsa geçmişte hangi başarılar sağlanmış olacaktır? Bu
indikatörler hangi parametrelerle çalıştırılacaktır? En ideal
parametre nasıl belirlenecektir? Bir indikatör ve parametre
belirledik diyelim. Bu indikatör ve parametreye göre geçmişte
işlem yapsa idik nasıl bir kâr grafiği elde edecektik? Kârımız
ne kadar dalgalanacaktı? En büyük zararımız ne kadar olacaktı?
En ideal indikatör gurubu ve parametre gurubu nedir ve nasıl
belirlenebilir? Belirsizlikler bu şekilde uzar gider.
İndikatörlerle teknik analiz yaparken karşılaşılan meselelerden
biri de indikatörün hesaplanacağı grafik periyodunun doğru bir
şekilde nasıl belirleneceği meselesidir. Teknik indikatörler 5
dakikalık, 15 dakikalık, saatlik, günlük gibi herhangi bir
periyotta hesaplanıp kullanılabilirler. Herhangi bir indikatörün
değişik periyotlardaki grafikler üzerindeki değerleri ise
birbirinden farklı olur. Dolayısıyla belirli bir indikatör
bir periyotta yükselişe işaret ederken diğer bir periyotta düşüşe işaret ediyor olabilir. Bu çelişkili durum genellikle
yatırımcıların kafasının karışmasına ve kaosa neden olur.
Yatırımcı belirli bir periyodu seçecek olsa bu durumda yine
birçok belirsizlikle karşılaşır. En verimli ve en az riskli
periyot nasıl belirlenecektir? Bunu kesin olarak
belirlemenin yolu, indikatörün belirli bir periyottaki geçmişte
üretmiş olduğu alım ya da satım yönündeki öngörülerini
incelemekten geçer. Fiyat grafiği geriye doğru mümkün olan en
uzun süre boyunca incelenip indikatörün nerelerde alım yönünde,
nerelerde de satım yönünde öngörüde bulunduğunun tespit edilmesi
gerekir. Daha sonra bu öngörülerden ne kadar kazanç sağlandığı,
riskin hangi büyüklükte olduğu gibi istatistiki bilgiler
oluşturularak belirli bir indikatörün belirli parametre
değerleri için belirli bir periyottaki verimi ortaya
çıkarılmalıdır. Tüm bu çalışmalar yapılmadan indikatörlerin,
parametrelerin ve periyotların rasgele seçilmesi, yöntemden elde
edilecek verimin de rasgele olması ihtimalini ciddi derecede
güçlendirir. Bunun sonucunda da çok büyük kayıplar yaşanabilir.
Geçmişi bilinmeyen bir yöntemi kullanmaya kalkışmak kumar
oynamak gibidir. Tüm bu çalışmaları yapmak ve yatırım işini
kumar olmaktan çıkarmak ve ortaya ölçülebilir performans ve
risk değerleri koyabilmek ise ciddi bir çalışma ve bilgi
birikimi gerektirir. Bu çalışmaları sağlıklı şekilde
yapmak çoğu zaman özel yazılmış bilgisayar programları
kullanmayı zorunlu kılar.
Bu noktaya kadar anlatılanlardan açıkça görüldüğü üzere mesele
ölçülebilir risk ile istikrarlı kazanç elde etmek olunca bir
yatırımcının piyasalarda ve borsalarda yatırım yapması aslında
oldukça zor ve zahmetli bir iştir. Yatırımcı bir yandan piyasa
tüyoları, duyumları ve dedikoduları gibi çoğu temelsiz bilgi
kaynaklarının etkisinde kalırken, diğer yandan yorumların
çelişki, muğlaklık ve karmaşasında kaybolur. Bir yandan çoğu
zaman kendi duyguları ile başedemezken, diğer yandan büyük
belirsizliklerle ve çelişkilerle dolu teknik analiz okyanusunda
bocalamaktan kurtulamaz. Tüm bu belirsizlik ve karmaşa
içerisindeki yatırımcının gerçek verilere dayalı, sağlıklı,
istikrarlı, ölçülebilir risk ve ölçülebilir verimlilikte bir
yöntem geliştirmesi ve bundan faydalanması çoğunlukla çok
zordur. İşte bu noktada sistemli yatırım ve otomatik robot
programlar gündeme gelir.
Sistemli Yatırım
Belirli bir amaca yönelik olarak bir araya gelmiş olan ve
birbirleriyle etkileşim içerisinde bulunan parçalar bütününe
sistem denir.
Piyasalarda yatırım yaparken amaç en kısa sürede, en az riskle,
en yüksek getiriyi elde etmek ve bunu istikrarlı bir şekilde
devam ettirebilmektir. Bu amaca ulaşabilmek için doğru
parçaların bir bütün oluşturacak şekilde bir araya getirilmesi,
yani bir sistem oluşturulması gerekir. Bu şekilde oluşturulmuş
bir sistemin öngörülerine göre yatırım yapmaya ise sistemli
yatırım adı verilir.
Sistemler belirli kurallardan oluşurlar. Sistemlerin kurallara
dayalı olan bu yapısı, yatırımcılara büyük kolaylıklar sağlar.
Kurallar belirli olduğu için her zaman aynı kuralların
işletilebilmesi ve böylece uygulamada bir düzen ve istikrarın
yakalanabilmesi imkanı doğar. Kurallar seans içinde o anki duygu
ve düşüncelere göre değil çok daha önceden belirlenmiş olduğu
için hırs, korku gibi gün içinde ve seans boyunca yatırımcıyı
esir alan duyguların tesirinden kurtulma yolunda önemli bir adım
atılmış olur.
Sistemlerin istikrarlı yatırım yapabilmeye imkan
sağlayabilmeleri için kurallarının belirli olması yetmez. Aynı
zamanda sistemleri oluşturan kuralların kesinlik arzetmeleri
gerekir. Örneğin çok basit bir sistemi ele alalım. Sistemin
kuralı şu şekilde belirlenmiş olsun: Eğer piyasa gün içinde çok
düşmüşse alım yapılacak, çok yükselmişse de satış yapılacak
olsun. Bu kural bir sistem oluşturur. Çünkü belirli bir kurala
dayanmaktadır. Fakat bu kural kendi
içerisinde kesinlik içermemektedir. Piyasa ne kadar düşünce "çok
düştü" kabul edileceği ve ne kadar yükselince "çok yükseldi"
kabul edileceği rakamsal verilere dayalı olarak kesin bir
şekilde belirli değildir. Belirsizliğin olduğu her durumda ise
duygular devreye girer ve sistemli yatırımdan elde edilmesi
umulan avantajlar sağlanamaz. Ayrıca kuralın kendisi rakamsal
değerlere dayalı olmadığından bu sistemin geriye doğru test
edilmesi ve geçmişte nasıl bir verim ortaya koyduğunun
belirlenebilmesi de imkansızdır. Bu şartlar altında bu sistemden
istikrarlı kazanç
sağlamayı ummak neredeyse tamamen imkansızdır.
Şimdi kuralları kesin olan bir sistemi ele alalım. Sistem yine
çok basit bir sistem olsun. Eğer fiyat 14 günlük hareketli
ortalama indikatörünü yukarı keserse alım, aşağı keserse satış
yapılacak olsun. Bu sistemin kuralı belirlidir ve kesindir. Bu
nedenle geçmişte nasıl bir performans elde ettiği net bir
şekilde hesaplanabilir. Fakat buna rağmen sorunlar bitmez.
Geçmişe ait verilere nasıl ulaşılacağı ayrı bir problemdir.
Matriks, İdeal ve Metatrader gibi veri terminallerindeki veriler genellikle
geriye doğru belirli bir tarihe kadar tutulurlar. Bu nedenle
belirli bir sistemin kuralları kesin olsa dahi bu kuralların
geçmişte ne kazandırdığının belirlenebilmesi için verilerin
depolanması ve bu veriler üzerinde geçmişe yönelik
testler yapabilen yazılım sistemlerinin geliştirilmesi
kaçınılmazdır. Diğer taraftan yukarıda bahsedilen sistemin çok
basit bir sistem olmasından dolayı veriminin düşük ve riskinin
çok yüksek olacağı aşikardır. Performansı yüksek ve riski düşük
sistemler üretebilmek çok daha ciddi bir çalışmayı zorunlu
kılar. Bu tür sistemlerin geliştirilebilmesi için aynı zamanda
gelişmiş yazılım altyapısına ve bilgi birikimine ihtiyaç vardır.
Çünkü fiyat verisi üzerinde yapılabilecek hesaplamaların ve
oluşturulabilecek kural veya algoritmaların bir sonu yoktur ve
kazancı yüksek ve istikrarlı, riski düşük ve geriye doğru uzun
süreler boyunca denenmiş bir sistemin ortaya çıkarılması başlı
başına bir mühendislik alanıdır.
Herşeye rağmen kuralları açık ve kesin, verimi ve riski uzun
süreler boyunca hesaplanmış veya izlenmiş, kazancı yeterince
yüksek ve istikrarlı, riski düşük bir sistem belirlenebilmiş olsa
bile sistemin kullanılma aşamasında da büyük sıkıntılarla
karşılaşılabilmektedir. Sistemin kurallarını sürekli hesaplamak
ve alım satım kararına dönüştürmek ciddi bir zaman kaybına neden
olabileceği gibi eğer hesaplamalar uzun ve karmaşıksa tüm mesai
bu hesaplamalara ayrılsa bile yine de zamanında
yetiştirilemeyebilmektedir.
Otomatik İşlem Yapan Robot Programlar
Buraya kadar yatırımcıların piyasalarda yatırım yaparken
kullandıkları yöntemlere ve karşılaşılan birçok
soruna değindik. Özetleyecek olursak:
-
Duyumlar ve söylentilerin kaynağı genellikle belirsiz veya güvensizdir.
-
Yorumcular birbiriyle çelişkili yorumlar yapımaktadırlar ve
genellikle yorumların kendileri de yoruma muhtaçtırlar.
-
Duygular aklı devreden çıkaran en büyük düşmanlarımızdır.
-
Teknik Analiz yaklaşımı veriye dayanmaktadır ancak binlerce indikatör
ve yöntem arasından tutarlı ve verimli bir yol bulmak çok zahmetlidir ve uzmanlık gerektirmektedir.
Üstelik teknik analiz yöntemlerinin çoğunun kuralları
belirsizlikler içermektedir ve kesinlik arzetmemektedirler.
-
Sistemli yatırım veriye dayanmaktadır ve kuralları belirlidir
ancak sıradan bir sistemde verim sorunu, risk sorunu, hesaplamaların
zaman alması, takip sorunu gibi birçok sorun mevcuttur.
Piyasalarda sistemli yatırım yaparken daha gelişmiş yaklaşım ise
otomatik robot programlar kullanmaktır. Geliştirmiş olduğumuz
otomatik robotlar birer bilgisayar yazılımıdır.
Sistemli yatırımın avantajlarını bünyelerinde barındırdıkları
gibi aynı zamanda otomatik olarak çalışıp tüm hesaplamaları
da kendileri yaparlar. Bu hesaplamalar sonucunda alım-satım
kararı verirler ve bu kararları bizzat piyasaya emirler
göndererek hayata geçirirler. Yani taammen otomatik şekilde
trade etme imkânı sunarlar.
Geliştirmiş olduğumuz robot programlar sağlam
algoritmalar içerirler. Orijinaldirler ve
kesinlikle Yatırım Teknolojileri bünyesinde geliştirilmişlerdir.
Uzun dönemler boyunca denenmişlerdir ve istikrarlı kazanç
potansiyelleri tartışmaya yer bırakmayacak şekilde objektif
verilerle ortaya konulmuş durumdadır.
Robotlarımız geliştirilirken yine bizim tarafımızdan
geliştirilmiş olan sistem geliştirme yazılımları
kullanılmaktadır. Ayrıca geçmiş verilerin depolanması ve
düzenlenmesi için veritabanımız mevcuttur. Veritabanımızdaki
veriler üzerinde yine bizim tarafımızdan geliştirilmiş olan
bilgisayar yazılımları ile istatistiki çalışmalar yapılmakta
ve bu istatistiklere göre formüllerden veya algoritmalardan
oluşan robotlar geliştirilmektedir.
Otomatik robot programlarımızın avantajları özetle şunlardır:
-
Otomatik robot programlarımızın duyguları yoktur.
Korkmazlar, heyecanlanmazlar, hırs yapmazlar.
-
Duyum, söylenti ve dedikodulara kulak asmazlar.
-
Piyasalardaki en gerçek şey olan verileri takip
ederler ve hesaplamaları otomatik olarak
yaparlar.
-
AL-SAT işlemlerini de kendileri yaparlar.
-
Kullanıcı müdahalesi gerektirmeden çalışırlar.
-
Geçmişte elde ettikleri kazançlar ve istatistikler
kesin bir şekilde bilinmektedir. Uzun süreler
boyunca kullanılmışlardır ve denenmişlerdir.
-
Yüksek kazanç potansiyeli sunarlarken riski
minimum düzeyde tutulmaya çalışırlar.